etmek

etmek
-der nsz
1. 助动词, 与形容词或名词连用: akın \etmek 进攻, 袭击, 攻击 kahvaltı \etmek 吃早点, 吃点心, 吃便餐 işi berbat \etmek 把事情搞糟
2. 干, 做: Etme eyleme ağabey, ben ne yaptım? 别!别这样!大哥, 我做了什么了?Herkes ne ederse kendine eder. 成́ 善有善报, 恶有恶报。
3. 使成为: Tanrıça acımış onun durumuna, acımış da güzel bir kız edivermiş. 女神同情它的遭遇, 把它变成了一个漂亮的女人。
4. 值, 价钱是, 价为: Bu kitap beş bin lira eder. 这本书5千里拉。Bu kilim kaç lira eder? 这块地毯多少里拉?
5. 达到, 到: Konuşurken sabahı etmişsiz. 我们一直说到早晨。
6. (-i, -den) 使失掉, 使失去: Harp birçoklarını evinden etti. 战争使许多人无家可归。
7. 给: armağan \etmek 送礼
8. 等于, 是: Beş üç daha sekiz eder. 5加3是8。İki kere iki dört eder. 2乘以2等于4。Sabahın kızıllığı akşamı kış eder; akşamın kızıllığı sabahı güz eder. 俗́ 朝霞预示着夜冻, 晚霞意味着晨秋。
9. 作错事, 做坏事; 虐待: Etme bulma dünyasıdır bu, babasının yaptığı kötülüklerin acısını şimdi oğlu çekiyor. 这是一个恩怨分明的世界, 老子作错了事, 现在却要儿子去受苦。Felek bana neler etti. 命运总捉弄我。Kaynanası ona çok etti. 她的婆婆待她很不好。
10. 生活, 生存: İnsan susuz nasıl edebilir? 人离开水怎么能生存?Çocuk oynamadan edemez. 玩是孩子的天性。
11. 履行职责, 担负职责: Ağabeyim bir lisede öğretmenlik eder. 我哥哥在一所高中任教。Şimdi enstitümüzde kapıcılık eder. 他目前是我们学院的守门人。
12. (同加向格的 yatak, alt 连用)拉或尿: Çocuk altına etti. 孩子拉裤子了。
◇ etmediğini bırakmamak (或 komamak) 坏事做绝: Zavallı kadına senelerden beri etmediklerini bırakmayarak kan kusturmuşlardı. 多年他们绞尽脑汁欺压这个可怜的女人。ettiği hayır, ürküttüğu kurbağaya değmemek 弊大于利, 过大于功, 利少弊多 ettiği yanına kalmak 干坏事而不受惩罚: Herkesin ettiği yanına kalırsa toplum düzeni bozulur. 如果人人都干了坏事而不受惩罚, 社会岂不乱了套。ettiğinden utanmak 悔不当初 ettiğini bulmak (或 çekmek) 受报应: Ayağını denk al, bir gün ettiğini bulursun. 你小心点儿, 总有一天你回遭到报应的。ettiğini imanında bulmak 受报复 ettiğini yanına bırakmamak 以怨报怨, 报复, 报仇 ettiğini yanına (kâr) kalmak 干坏事而不受惩罚 ettiğiyle kalmak 1) 丢脸, 丢人, 丢丑, 搬起石头砸自己的脚 2) 没得逞
◆ Eden bulur, (inleyen ölür) . 善有善报, 恶有恶报。Etme. (表示惊慌)真是那样的么?Etme bulursun, inleme ölürsün. 善有善报, 恶有恶报。Etme yahu. (表示惊慌)真是那样的么?Ettiği fenalık ayağına dolaştı. 害人反害己。

Türkçe-Çince Sözlük. 2014.

Игры ⚽ Поможем написать реферат

Look at other dictionaries:

  • etmek — yenecek ekmek I, 102, 166,197, 202, 211, 247, 262, 329, 391; I I, 28, 30,98, 112, 138, 197, 235; II I, 93 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • etmek — nsz, der 1) Bir işi yapmak Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu. H. Taner 2) İyi, kötü zarflarıyla birlikte davranmak İyi ettiniz de geldiniz. 3) i Bulmak, erişmek Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. R. H …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eşlik etmek — 1) bir solist, bir çalgı veya orkestra ile birlikte müzik icra etmek, refakat etmek 2) beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, refakat etmek 3) beraberinde bulunmak Ona eşlik eden iyimserlik havası, yaşam sevinci bir an olsun bulutlanmasın… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ifşa etmek — gizli bir şeyi ortaya dökmek, açığa vurmak, yaymak, ilan etmek, afişe etmek, reklam etmek Sırrı ifşa etmediyse ne yapmışlar? R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • refakat etmek — 1) beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, eşlik etmek Fahri, Cağaloğlu na kadar onlara refakat etti. P. Safa 2) müz. eşlik etmek Sabih Hüsnü, kemanla bana refakat etti. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • reklam etmek — herhangi bir kimseyi veya olayı, durumu açığa vurmak, ilan etmek, afişe etmek, ifşa etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ayırt etmek — i, den, der Birkaç şeyi birbirinden ayıran niteliği anlamak, tefrik etmek, temyiz etmek Sade akıcı ve temiz aksanı ile değil davranışları ile de Türk ten ayırt edemezsiniz. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • alan talan etmek — 1) darmadağınık bir duruma getirmek, altüst etmek 2) yağma etmek, yağmalamak Çapulcular bütün köyleri alan talan etmişler …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aracılık etmek — bir işin çözümünde araya girerek yardım etmek, tavassut etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • arkadaşlık etmek — 1) bir işte birlikte bulunmak 2) huyları ve düşünceleri birbirine uymak 3) bir süre beraber bulunmak, birlikte gitmek, eşlik etmek, refakat etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • babalık etmek — 1) baba gibi davranmak Ben üç çocuğa babalık etmiş, iki kız evlendirmiş, bir oğlan okutmuşum. T. Buğra 2) iyilik etmek, büyüklük etmek Bana bir babalık et, bir işe koy. E. Bener …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”